18 Ekim 2017

Hastanelerdeki duygu dolandırıcılarına dikkat!

ile hasan

BT Hayat’taki bu yazımda, hayatımızı kökünden değiştiren iki güzel yavrumuz olduğunu anlatacaktım. Ne kadar uzun anlatsam da yeterli olmayacak. O nedenle kısacak da olsa paylaşmış olayım, dualarınızı istirham edeyim..

Yazının devamında bugün hastaneye ilk kontrol için gittiğimizde başımıza gelen bir olayı anlatıyorum.

…….

Bugün hastanede bekleme alanında bir adam telefonla konuşuyordu. Yanında, kucağında çocuğuyla beraber eşi de vardı. Adam sessiz bir şekilde ama tane tane, tek tek söylediği için ne konuştuğu anlaşılıyordu. Gözlerinden dökülen yaşlar, durumun vehametini gösteriyordu. İster istemez kulak misafiri oldum. Akrabalarına dert yanıyordu. Çocuğu için çaresiz kaldığını, en son tanımadığı kişilerin acıyıp bez verdiğini söylüyordu. Tedavinin bitmek üzere olduğunu ama elinde bir şey kalmadığını anlatıyordu. Mevzu çocuk olunca -çocuk da maşallah pek sevimli, filmlerde oynayan şu düz sarı saçlı veledlerden- yanına biraz daha yaklaşıp geçmiş olsun deyip mevzuu sordum.

Kastamonuluymuş, 10 gündür İstanbul’daymışlar. Okmeydanı hastanesinde oğlu tedavi oluyormuş. Bizim bulunduğumuz hastaneye de bir hemşerisini görmek, ondan borç almak için gelmiş. Ama hemşerisi o gün işte yokmuş. Telefonu da açmıyormuş. Adresini de hastane vermiyormuş.

Mevzu biraz garip geldiği için her ne kadar göz yaşları içinde utana sıkıla anlatsa da içime bir şüphe düştü. Allahtan üzerimde para yoktu. Yoksa daha ilk dakikalarda henüz aklıma herhangi bir şüphe gelmediği anlarda imkanım olduğunca verir, hiç olmazsa bir kısmına yardımcı oldum diye düşünürdüm. Bu arada tedavinin bitmesi için lazım olan para da 380 TL bir şeydi. Çocuğunda kist olduğunu söylüyordu.

Şüpheye düşünce ne yapayım da emin olayım dedim. Tam o esnada karşımda 2-3 gün evvel tartıştığım hastane muhasebecisi geldi. Tartıştığıma bakmayın. Çok babacan bir adamdı. Öyle bir siması var en azından. Yanına gidince beni tanıdı tabi. “Başka bir şey soracağım” deyip mevzuyu anlattım. Daha lafımı bitirmeden, “Yok inanma.. Dolandırıcıdır.” dedi. “İstersen git de ki, bu hastane ücretsiz muayene edecekmiş, bak nasıl hemen çekip gidecek..”

Dediğini yaptım, ama hala içimden belki adamcağızın günahını alıyoruz diye düşündüğüm için boş yere ümit vermemek adına birebir aynını söylemedim. Dedim ki “bu görüştüğüm kişi bu hastanenin muhasebe müdürü, istersen bir konuş, sana yardımcı olurlar, burda tedavi olursunuz.”. Adam “ben karşıdaki hastaneyle görüştüm, bir şey yapamayacaklarını söyledi” dedi. Halbuki karşıdaki hastane de burası da aynı kurumun ayrı blokları idi. Bunu da anlattım adama.. İkisi de aynı hastane, sen bu müdürle görüş yardımcı olacaktır, dedim. Karısı “gel görüşelim” deyip kalktı. Ben de “odası bir alt katta, gidin görüşün” dedim. Kalkıp gittiler. O esnada bizim hanım geldiği için ben de mevzuu bırakıp kendi işime döndüm.

Bir kaç dakika sonra bizim karşı binada işimiz çıktı. Çocuk doktoru için oraya gittik, oturduk. Aa.. Adamcağız da orada. Hemen az ilerimizde oturuyor. Gayri ihtiyari sordum. “Ne oldu, bir şey dediler mi?” “Başhekimle görüştüm, maalesef yardımcı olamayacağız dediler” dedi. Ben de sesimi çıkarmadım.. Ta ki, hemen karşımda oturan bir bayan, adamın ayakta duran hanımının kucağındaki cocukla ilgilenene kadar. “aa ne kadar sevimli, kız mı erkek mi bu?” filan diye ilgilendiğini görünce telefonumun not kısmına “yenge bu kadın ve eşi dolandırıcı olabilir, dikkatli ol, bir şey isterlerse verme” yazdım. Adamın dikkatini çekmesin diye bizim hanıma telefonu verip yengeye uzattım. Hanım mevzuyu bilmediğinden afalladı ama mesajı kadına okuttu. Kadın şaşırdı ve kendi telefonunu bana gösterdi. Meğer çoktan tuzağa düşmüş. O da benim gibi telefon konuşmasına tanık olmuş. Acımış, eşine whatsapp’dan soruyor, yanımda 200 TL var vereyim mi diye.. Bana o mesajları gösterdi.

Artık durum netleştiği için sesimi çok esirgemeden “aman yenge sakın, bunlar dolandırıcı” dedim. Adam tabi mevzuyu anladı, oturduğu yerden “sen benim hakkımda mı konuşuyorsun?” dedi. Ben de aptala yatıp “hayır canım, yenge hanıma cocuğunu sordum, geçmiş olsun dedim” deyiverdim. Sonra içim rahat etmedi. Bankoya gidip oradaki çalışanlara güvenliği sordum, dışarda dediler. Bizimkileri de iki çocukla adamların bulunduğu alanda bırakamadığım için güvenliğe gidemedim. Oradakilere durumu anlattım. Bu adamı gönderin buradan dedim. Herif tabi benim konuştuğumu görünce yerinden kalktı sinirli sinirli yanıma geldi. Önce bankoya “Başhekim odası nerde?” diye havalı havalı -sanki yalancı değilmiş gibi- sordu. Sonra kulağıma eğilerek “başkasının işine karışma!” gibi bir şey söyledi. Tam hatırlayamadım. Sonra başhekimin odasının girişinde karısıyla beraber 1-2 dakka durup sekretere bir şey söyledi. Sonra sanki ordan bir cevap almış gibi -olay çıkarsa diye hikayesini destekleyecek bir şey de sormuş olabilir- hasta hakları odasına yöneldi. Orada da kapıda bir kaç dakika geçirerek gözden kayboldu..

Gösterdiği oscarlık performansla bu adama -eşi olduğunu iddia ettiği kadın pek bir aksiyon yapmadı- filmlerde rol vermek lazım. Utanmadan sıkılmadan insanların -hele ki kadın doğum ve çocuk servisi gibi- duygusallıkları tavan yapmış kişilerin- duygularını sömürerek para koparmanın peşinde olan bu kişilerin hastane personeli tarafından önlenilmesi gerekiyor. Güvenlik dışarda duruyor da ne oluyor. Banka mı burası.. İçerde ne filmler dönüyor, kimsenin ruhu duymuyor.

Önemli olduğunu düşündüğüm bu hadiseyi olduğu gibi anlatmaya çalıştım. İnşallah kimse bunların tuzaklarına düşmüyordur.