Saç baş yolduran kitap: “Bir darbenin anatomisi”
Ramazandan önceki bir aile ziyaretinde kuzenimden ödünç aldığım Türkiye Gazetesi’nde uzun yıllar başyazarlık yapmış Yılmaz Öztuna‘nın “Bir Darbenin Anatomisi” isimli kitabı, daha ilk sayfalarında yer alan 1870’li yılların röntgeni mahiyetindeki tespitleri ile tokat yemiş gibi olmuştum.
1870 bana dün gibi geliyor.
Dün gibi bir tarihte hem toprak olarak, hem ordu ve donanma olarak dünyanın ilk beş büyük devletleri arasındaydık.
İngilizler başta olmak üzere bütün Avrupa gözlerini bize dikmiş “onlar dışardan, bizimkiler içerden” olmak üzere ülkemizi parça parça etmek için uğraşıyorlardı..
Başardılar maalesef.. Şuanda bulunduğumuzun 15 katı büyük bir devletken, bütün dünyadaki müslümanların bağlı olduğu tek kapıyken şimdi şu kadarcık vatan parçasıyla, yüreğimizde ceddimizin sevgisi sökülmüş bir vaziyette, islamiyetten uzak kalakaldık.
Yazarın dediği üzere Avrupa’ya göre bu onbeşte bir parça bile “Türklere fazla”.
Sultan Abdül-Aziz Han’ın hayatına dair maalesef çok az şey okumuştum. Daha çok Sultan Abdülhamit Han’ın hayatına ilgi duyuyordum. Genel olarak son devir padişahları için etrafında güvenebilecekleri kimseler yoktu diye biliriz. Bu kitabı okuyunca bunun boyutunun ne kadar derin olduğunu maalesef her sayfasında, her kelimesinde saçımı başımı yolarak anladım. Öyle ki şeyhülislam yani halifenin dahi dini işleri danıştığı makam bile yer yer hainliklerin en büyüğünü yapmaya çekinmemiş.
Kendi padişahı için “yeterki hal edilsin, çarşaf gibi fetva yazarım” diyebilen bir şeyhülislam düşünün.
İslamiyette meşhur bir kaide vardır. Hatta imanın temel şartıdır. İmanın şartı olan inanılacak 6 husus bu şart varsa kabul edilir. “Allahü Tealanın dostlarını Allah rızası için sevmek ve düşmanlarını Allah rızası için sevmemek!“. Bu kavga etmek değildir buyuruyor büyükler, kalpten buğz etmek, sevmemek!
Bu kitabı okuyunca boyu devrilesice Hüseyin Avni Paşa‘dan, Mithad Paşa‘dan ve darbeye iştirak eden yukarıda bahsi geçen Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi dahil bütün 63 kişiden nefret ettim. Beter olsunlar!
Henüz kitabı bitirmedim. Ortalarındayım. İnşallah bu kitabı elimden geldiğince, dilim döndüğünce tanıdığım her gence okutmak için gayret edeceğim. Nimete şükretmeyip üstüne küfredenlerin ülkeyi ne hale getirdiklerini görsünler ki, ders çıkarsınlar. Bizi bu hale getiren Avrupa’yı tanısınlar. Oradan bilimi alması için gönderdiğimiz insanımızın pek çoğu hain olarak döndü ve vatanı bu hale getirdi.
Bu hataya düşmemeli, ülkemize, ceddimize yabancı olmamalıyız. Bizim müslümanlıktan başka bir şerefe ihtiyacımız yok Allaha şükür. Bu şerefi hem ilimle, hem de bilimle yüceltip, herşeyin doğrusunu öğrenip, en iyisini yapmaya çalışıp sadece Avrupa’ya değil bütün dünyaya ders vermeliyiz.
İlim ve bilim bir arada olmazsa kendimiz kimseye faydamız olmaz.
[…] kaidesi Osmanlı’nın son dönemlerinden beri işletiliyor. Geçtiğimiz ay okuduğum ve bir önceki yazıda bahsettiğim Abdülaziz Han‘ın tahttan indirilmesi bu söylediğimize en açık bir […]