En kötü kod kullanılmayan kod!
Bilgisayar programcısı olarak yazdığımız kodun kullanılmasını isteriz. “Bilinçsiz müşteri” nedeniyle haybeye iş yaptığımız çok olur. Çok iyi hatırlıyorum, büyük müşterilerimizden birinde, kurum içerisindeki özel bir birim bizden kısaca işleyişlerini dijital ortama geçirmemizi istemişlerdi. Yani kağıt üzerinde -veya kısmen Excel’de- ne yapıyorlarsa bunu bir akış halinde bizim hazırlayacağımız plarform üzerinden gerçekleştirmek istiyorlardı.
Mesela; bir başvuru gelecek, o başvuru yetkisi dahilinde birilerince incelenecek, başvuru ile ilgili temaslar sağlanıp başvuruya iliştirilecek, sonra da daha üst yetkili biri bunu değerlendirip onay verecek, başvurana bilgi gidecek vesaire vesaire..
Böyle “terzi işi” bir proje her zaman gelmez. Genelde bu tarz işleri pek sevmez programcılar, burdaki emeği başka yerde kolay kolay kullanamayız diye ama bu iş çok güzel bir çalışma olabilirdi o zaman henüz yeni yetme ve genç olan elemanlarımız için. Hasılı iki-üç kişilik bir ekiple bu işe soyunduk. İlgili birime defaatle gittik. İşleri nasıl yaptıklarını “sistematik” bir halde anlatmaları için çabaladık. Bu konuda Steve Jobs’un “herkes programcılık bilse insanlar daha iyi iletişim kurar” diye özetleyebileceğimiz sözleri hep aklıma gelmiştir. Çünkü muhatabımız genelde işi sırasız, karışık bir biçimde yapıyor. Halbuki bir sistemleri var, bunun sadece adını koyup adımlarını bazı şartlara bağlamaları gerekiyor. Önce şu yapılır, şurada tutulur, sonra bunlar üzerinde şu işlemler yapılır, sonra şöyle olur, böyle olur gibi adımlar var aslında..
Gel zaman git zaman bir sistem oturttuk. Tasarımcılarımızın el emeği göz nuru döktükleri bir görüntüye de sahip oldu yazılım. Hazır tema dahi kullanmadık. Fakat gel gör ki hepsi gencecik insanlar olmasına rağmen bu birimin hiç bir elemanı sistemi kullanmadı. Halbuki biz bu işi yaparken pek hevesliydiler. Hatta toplantılardan birinde büyük büyük patron hasbelkader ordan geçerken laps diye içeri girmiş, ne yaptığımızı yoklamış, elemanlar da havalı havalı anlatmışlardı.
Aradan 2-3 yıl geçti. Şimdi haberdar oluyorum ki aynı birim bu kez başka bir şekilde, bu sefer bir yazılım gibi değil de web sitesi şeklinde benzer bir iş peşinde koşuyor. Bizimkiler de -bu sefer tamamen yeni bir ekip- harıl harıl kodluyor. İnşallah muhatablarımız bu yeni emeği de boşa harcamamış olurlar..
Peki ben bu yazıyı neden yazdım :)))
Aslında yukarıdaki hiç bir şeyden bahsetmeyecektim. İlk cümlemden sonra şunu anlatacaktım:
Belki ucundan kenarından duymuşsunuzdur. Bir kaç ay önce tamamen gönüllü amaçlarla bir proje başlattık: Kitapi. Bilhassa bütün memleketteki okul kütüphaneleri için ücretsiz, kurulum gerektirmeyen bir kütüphane yazılımı bu. Tabi ki kişisel olarak da kayıt olup kullanabiliyorsunuz. Hatta bu kişisel yanını daha da geliştiriyoruz.
İşte bu Kitapi’nin pilot kütüphanesinin ilk üyeleri için 124 adet üye kimlik kartı bastırdık. Onları doğrudan ilgili okuldaki muhatabımıza gönderdik. Kartlar bugün ellerine ulaşmış. Çok sevindim. Hemen “aman bunları blogunuza ekleyin, duyurusunu yapın” dedim. Meğer çoktan yazmışlar bile: http://kadircavusoglu.kitapi.net/blog/03-10-2015/uyelerimizin-yeni-uye-kartlari-hazir/22/
Bu kartların arkasında her üyeye özel QR kodlar var. Benzer kodlar kütüphanelerindeki eserlerin arkasında da var. Kitapi ile bu etiketlerin çıktısını alıp tek tek binlerce kitaba yapıştırdılar. İnşallah pazartesiden itibaren üyelere bu kartları dağıtıp kullanmaya başlayacaklar. Sırf QR kodları okumak üzere işleri kolaylaşsın ve maliyeti uygun olsun diye kütüphaneye özel uygun fiyatlı bir tablet dahi aldılar.
Her gün birileri Kitapi’ye üye olup sayfaları dolaşıyor, kütüphanelerine eser kaydediyor.. Kitapi kullanıldıkça çok seviniyoruz. İşte bu yazıda asıl dile getirmek istediğim husus aslında buydu 🙂