Bilgisayar’ı keyifli kullanmak = Mac Kullanmak
Geçtiğimiz sene eşime iMac almakla başlayan Mac yolculuğumuz büyük bir keyifle devam ediyor. O zamanlar daha yeni aldığım Asus laptop’u önce MacOs’a çevirmek sonra da satmak için ne kadar uğraştığımı “olMAC ya da olmaMAC” başlıklı şu yazıda uzuun uzun anlatmıştım. En nihayet kendime bir Mac Mini almayı başarmıştım. Zaten işyerinde daha öncesinden MacOs kurulu Dell Vostro kullanıyordum (bu Dell’lerin yerine de Mac Mini aldırma çalışmalarım hızla devam ediyor).
Hasılı, Mac kullanmaya başladığımdan beri bilgisayar karşısında işim gereği saatlerimi harcarken artık büyük bir keyif alıyorum. Çocukluğumdan beri bilgisayar başında sadece program yazdığımda (ve gençliğimde Tomb Raider oynadığımda) saatlerin nasıl geçtiğini anlamazdım. Şimdi bilgisayarı bir son kullanıcı olarak kullanırken de akıp gidiyor zaman.
Format denen illet hayatımdan uçup gitti. Antivirüs kurmak, crack aramak derdi kalmadı. Komut satırında coşmak istediğim zaman daha doğru düzgün tam ekran bile olamayan aptal CMD’ye mahkum olma devri bitti. Bir sunucuya bağlanmak için Putty gibi harici programları değil doğrudan kendi komut satırımı kullanabiliyorum. Dosyalarım disk üzerinde A, B, C gibi ayrı ayrı ağaçlarda değil, tek bir “/” köküne (root) bağlı. Unix’in 1970’lerden beri süregelen sapasağlam yapısını işletim sisteminin iliklerinde olduğunu bilmek bir nevi Hummer kullanmak gibi bir şey (Hiç Hummer’a binmedim ama herhalde sağlam bir arabadır).
Burda maksadım Apple ürünlerini yüceltmek değil. Bunu Microsoft yapsın, biz de Microsoft’u tavsiye edelim. Ama Apple bu anlayışı; yani kullanıcıya sadece uzmanının kullanacağı teknik bir ürün değil, televizyon gibi, bir mutfak aleti gibi kullananın hayatında bazı şeyleri kolaylaştırabileceği, kullanımına kolayca alışabileceği, sık sık bozulup başına bela olmayacağı bir ürün verme anlayışını her ürün için sürdürüyor.
Bunun en bariz örneklerinden bir diğeri de iPhone. Şuan iPhone kullanmıyorum, inşallah bir iki ay içerisinde kullanacağım. Benim telefonum malesef Microsoft Windows mobile 6.5 yüklü bir Samsung Omnia 2. Cihazın özellikleri harika. iPhone 3GS’den daha fazla teknik özelliğe sahip. Gerek ekranı, gerek kamerası, işlemcisi vesaire iPhone 3GS’den daha iyi. Fakat içerisindeki işletim sistemi bu cihazı kullanmak için değil sanki kullanamamak için yazılmış. Omnia 2 yine iyi. Daha önce Omnia (i900) modelini kullanıyordum, o tam bir felaket. Diyeceksiniz ki madem beğenmiyordun neden aldın? İlkini ben aldım, ikincisi hediye geldi.
Eşim iPhone kullandığı için -kendim de bir kaç gün iPhone 4 kullandığım için- iPhone kullanmak ile Windows Mobile telefon kullanmak arasındaki dağlar kadar farkı anlayabiliyorum. Kısaca gözüme çarpan hususlara değineyim. iPhone’da klavye bir tanedir. Kullanılacağı ekrana göre ya sadece numeratör çıkar ya da tüm klavye çıkar. Alfabetik klavye, numeratör yahut semboller arasında rahatça geçiş yapabilirsiniz. Windows’da ise pin numarası girerken farklı bir klavye çıkar, kullanırken farklı bir klavye çıkar. Siz harici bir klavye yazılımı kullanırsınız. Klavye bazan gizlenir, onu bulunduğu yerden çıkarmak için t9 yazan bir tuşa defaatle basarsınız. Bir çıkar bir kaybolur. T9’a basmışsanız sizin yazdığınızı beğenmez o başka şeyler yazar. Sembollerin olduğu klavyeye geçmek için klavyedeki bir tuşa basarsınız, alfabetik klavyeye dönmek için başka bir tuşa basarsınız. Yanlışlıkla ingilizce klavyeyi seçmişsinizdir, Türkçe harfler kaybolur. Türkçe harfler geldiğinde ekranda tuşlara basacak yer kalmaz. Boğuş dur!
Yukarıdaki paragrafdaki boğuşma inanın benim her gün uğraştığım bir şey ve bu eziyet insanı deli ediyor.
Başka bir örnek vereyim de konumdan çok sapmadan yazımı bitireyim.
Windows telefonda hemen her nane için uyarı gelir. Belki bu uyarıları kapatabiliyoruzdur ama daha yerini bulamadım. İşin kötüsü uyarılar geldiğinde siz o uyarıları tek tek okumadan diğerlerine geçemiyorsunuz. Örneğin cevapsız çağrınız var ama o size önce “şu kadar dakika internet kullandın, kalan bakiyen şu kadar”, “bilmem kaç sms’in var” vs gibi diğer uyarıları gösterip gösterip durur. Hepsi için ayrı bir bip, ding, dong sesi. Tam bir curcuna. iPhone ise ne yapmak istiyorsanız büyük bir sakinlikle sadece onu yaptırır. Pencereler, uyarılar birbirini engellemez. Aynı anda milyon şeyi beraber çalıştıracağım diye kasmaz. Yapacağı işi düzgün yapar. Sizi strese sokmaz.
İşte Apple’da bu anlayış var. Kullanıcıya konfor sağlamak. Keyif vermek. Televizyon izlerken elinizde kumanda nasıl koltuğunuza uzanıp rahat ediyorsanız Apple ürünleri de bu rahatlıkta.
Bugün Apple’ın son yeniliklerinden birine daha kavuştuk. Mac için AppStore. iPhone ve iPad’in kullandığı iOS işletim sistemi için en büyük rahatlık olan AppStore yani uygulama dükkanı artık Mac’de de var. Biraz önce yukarıda ekran çıktısını gördünüz Twitter uygulamasını kurdum. Kurarken aynı iPhone/iPad’de olduğu gibi ikonunda ne kadar yüklendiğini gösteren minik bir bar belirdi ve şıp diye tamamlandı. Next->Next->Next yok. Mac’de uygulamaları kurarken sadece sürükleyip Application klasörüne sürüklüyorduk, şimdi o bile yok 🙂 Bu kadar pratik.
AppStore sadece son kullanıcılar için değil, biz programcılar için de ayrıca büyük bir rahatlık. Kişisel imkanlarımızla geliştirdiğimiz yazılımları dünyanın ta öbür ucundakilere bile ulaştırabiliyoruz artık. Ücretli bir uygulama ise tahsilat işlerine karışmıyoruz bile. Ücretleri uygun bir komisyon karşılığında Apple hallediyor ve hesabımıza parayı yatırıyor. Gerisi sizin geliştirme kabiliyetinize ve hayal dünyanıza kalmış.
Son birkaç cümle ile yazımı bitiriyorum. Dayımın iş yerinde kullandığı bilgisayarı sürekli virüslerle başı belaya girdiği için format atmakdan bıktık ve zaten eskimiş olan bilgisayarı yedeğe alıp ona çok da pahalı olmayan bir Dell Vostro aldık. Sadece ekran kartını Mac Os ile uyumlu bir ekran kartı ile değiştik. İçine MacOS kurduk. Şimdi gönül rahatlığıyla kullanıyor. Ama size tavsiyem bunlarla da uğraşmayın. Evinize, iş yerinize, eğer sadece Windows’la çalışan özel uygulamalar kullanmıyorsanız -ki onun da çaresi var ama başka bir yazının konusu olabilir- fiyatı diğer Mac’lerden çok daha uygun olan bir Mac Mini alın (FriendFeed’den ElmacıPazarı bu konuda çok yardımcı olmaktadır). Minicik bir kutunun ne kadar sessiz ve derinden çalıştığını, masanızda ne kadar şık durduğunu ve size nasıl huzurlu bir bilgisayar kullanımı sağladığını göreceksiniz.